28 Ocak 2011 Cuma

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN HAN'IN SON SEFERİ

Böyle mânevî kuvvetlerle de takviye edilerek dünyâ coğrafyasına hükmeden, târihi elinin çizdiği mecrâdan akıtan dâhî pâdişâh, büyük cihângir Kânûnî Sultan Süleyman Han, şahsiyeti ve icraatı ile tam ve emsalsiz bir ihtişâmın temsilcisidir..


 Güçten ve tâkatten kesilmiş olduğu halde iştirâk ettiği Zigetvar seferi, O’nun rûhundaki hamle, gayret gücü ve îmân çağlayanını göstermeye kâfîdir.


 Devrindeki sayısız sefer ve fütûhâtın çoğuna bizzat kendisi iştirâk ve kumanda etmiş bulunan Kânûnî, son seferi olan Zigetvar’a çıkacağı zaman, Sadrâzam Sokullu huzûruna gelerek:


 “–Sultanım, ümmete sayısız zaferler hediye ettiniz!. Yoruldunuz!. Ömrünüzü âlem-i İslâm’a vakfettiniz!. Bu seferin meşakkatine bu yaşta katlanmanız müşküldür. Bu sebeple siz, İstanbul’da kalıp idâreye devâm ediniz. Ben ve vezirler, paşalar sefere iştirâk edelim. Gözünüz arkada kalmasın!..” dedi.


 Ulu Hakan Kânûnî, Sokullu’ya dedi ki:


“–İyi dinle Sokullu!.. Bu vasıyetimi, benden sonra gelecek nesle de aktar!. Bir pâdişâh, dâimâ askerleri ile birlikte sefere çıkmalıdır. Asker, pâdişâhını yanında görünce şecâati artar!. Düşman ise, pâdişâh sefere iştirâk ettiği için karşısındaki orduyu çok güçlü görür. Kuvve-i mâneviyyesi bozularak cesâreti kırılır. Harbi kazandıran asıl sâik, mânevî kuvvettir! Bizlerin çocuk yaştan beri devlet idâresinde sayısız tecrübemiz vardır. Seferlerde bu tecrübeye âcil ihtiyaç duyulan durumlar meydana gelebilir. Anlar, dakîkalar çok zaman kaderin akışını tâyin eder. Bu sebeple, yaşlı olmama rağmen sefere iştirâk edeceğim!..Sarayda kalıp, baş yastıkta ölürsem, yarın rûz-i mahşerde fâtih cedlerimin huzûruna nasıl çıkabilirim?!.”


 Sokullu da:


 “–Karar Pâdişâh’ımındır..” mukâbelesi ile sükût etti.


  Pâdişâh, ilerleyen yaşı sebebiyle aylar süren bir yolculuğu, at sırtında nasıl tamamlayabilecekti?!. Bunun için, at üstünde dik durabilsin ve askerlere dinç görünebilsin diye sırtına kuşak gibi urgan sardılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder